TR72 YAPI SEKTÖRÜ RAPORU
9
9
İnşaat sektörü; sabit sermaye yatırımlarının yapı ile ilgili faaliyetlerini kapsamaktadır. Bu nedenle sektörün hasılası, diğer sektörlerde yapılan
yatırımların bir fonksiyonudur. Sektör, kullandığı girdiler ve yarattığı istihdam açısından, gerek ulusal gelire katkısı, gerek yeni iş alanları ve
olanaklarının yaratılmasındaki rolü, gerekse diğer endüstrilerle olan ilişkileri nedeniyle ekonomik durgunluktan büyümeye geçişte anahtar bir
rol üstlenmiştir.
İnşaat ve yapı malzemeleri sektörü, her ne kadar global siyasi ve ekonomik koşullardan en çok etkilenen ve üretimde dışa bağımlılığımızın yoğun
olduğu sektörlerden olsa da; reelde etki ettiği 200’den fazla alt sektörlerin katkısı da dikkate alındığında GSMH içindeki payı yaklaşık %30’u
bulan, yıllık 21,79 milyar dolar ihracat yaptığımız ve 1,95 milyon çalışanı istihdam eden bir sektördür.
2013 yılı sonuna kadar azalan nüfusun ve tüketimdeki yavaşlamaların etkisi ile, Avrupa ülkeleri yapı sektörü harcamalarında düşüş yaşamışlardır.
Bunun yanı sıra, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde oldukça fazla olan yaşamsal gereksinimler ve genç nüfusun fazla oluşu, Türkiye yapı
malzemeleri üretimi için büyük bir fırsattır. Aecom araştırma şirketi tarafından 2013 yılında hazırlanan “Asia Construction Outlook” raporuna
göre, Asya’daki 2013 yılı inşaat harcamalarının %34’ü konut, %37’si altyapı(konut altyapıları da dahil) ve %29’u konut dışı yatırımlardan
oluşmaktadır.
TR72 bölgesinin toplamda ihtiyaç duyduğu 125.000’e yakın konut ihtiyacı ve ülke genelinde başta Kentsel Dönüşüm Yasası olmak üzere; Binalarda
Enerji Performansı Yönetmeliği, Yapı Malzemeleri Yönetmeliği, Kentsel Dönüşüm Yasası, 2B Orman Vasfını Yitirmiş Arazilerin Değerlendirilmesi,
Mütekabiliyet Yasası, Yapı Denetim ve Deprem Yönetmeliği ve Kyoto Protokolü gibi yasa ve yaptırımların getirdikleri değişiklikler gereğince,
önümüzdeki 10 yıllık süreçte yaşanacak gelişmeler, yapı sektörünün daha da etkin ve kritik bir hal almasını sağlayacaktır.
2013 yılı verilerine göre Dünya ekonomisinde 7,85 trilyon dolarlık bir harcama dilimine sahip olan ve 2030 yılına kadar 57 trilyon dolarlık
altyapı harcaması gerçekleştirecek olan sektörden TR72’nin hak ettiği payı alabilmesi için; bölgenin metal endüstrisinde sahip olduğu bilgi
birikimini, başta mermer ve pomza taşı olmak üzere (boya, yapı kimyasalları, tuğla, kiremit, seramik ve cam endüstrisinde kullanılan) çeşitli
birçok madenden oluşan rezervlerini, Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarına yakınlığını, mobilya sektöründe edindiği tecrübeyi ve ticari kabiliyetlerini
etkin ve verimli bir şekilde bu sektöre aktarabilmesi gerekmektedir.
Yapılan bu çalışmanın ilk iki bölümünde, İnşaat ve Yapı Malzemeleri sektörleri bir bütün halinde ele alınmış; Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan
ekonomik ve siyasal gelişmelerin ve çalkantıların sektör üzerinde oluşturması muhtemel etkiler, sektörde yaşanan gelişmeler ve artan küresel
ihtiyaçlar, dünya çapında hayata geçirilmesi planlanan büyük ölçekli üstyapı, altyapı ve konut projeleri ve bunların yapı malzemeleri sanayiine
ve ticaretine olan etkileri, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin önemi ve iş makineleri kullanımında ve ithalatında Türkiye’nin mevcut durumu
üzerinde durulmuştur.
Üçüncü ve dördüncü bölümde; TR72 Bölgesi’nde yapı malzemeleri sektöründe faal bulunan firma ve çalışan sayıları, inşaat ve yapı malzemeleri
sektöründe alınan teşvik belgesi sayıları ve teşvikle yapılan diğer yatırımlar arasında sektörün payı, yapı malzemeleri sektörünü en çok etkileyen
“konut” üretimi, konut ihtiyacı ve satış sıralamasında bölgenin yeri, TR72 Bölgesi’nde yapı malzemeleri üretiminde kullanılabilecek maden
rezervi potansiyelleri, inşaat ve iş makineleri sanayinin bölgeye sunduğu avantajlar ele alınmış ve son olarak bölgede yatırım yapmak isteyen
yatırımcılar için alternatif konu başlıkları belirlenmiştir. Öne çıkan belli başlı yatırım konularının ele alındığı bu başlıklar altında, TR72 Bölgesi’nin
potansiyeli ortaya konulmaya gayret edilmiştir.
Dördüncü bölümde, yapı malzemeleri üretim ve ticaretini belirleyen/kısıtlayan temel ulusal ve uluslararası yasal mevzuatlar ele alınmaya
çalışılmış, üretici ve yatırımcının özellikle bu düzenlemelere dikkatini çekmek amaçlanmıştır.
Beşinci ve altıncı bölümde ise son olarak, bölgedeki yapı malzemeleri sanayicisinin temel sorunları üzerinde durulmaya çalışılarak, bu sorunlara
çözümünde katkı sağlayabilecek temel stratejiler sıralanmıştır.
GİRİŞ